Tülay German’ın Başkaldırısı: “Bakın şu deyyusun kaç tarlası var”

Türkiyeli yazar ve müzisyen Tülay German, toplumsal söylemin Türkiye pop müziğindeki öncülerinden olmuştur. Caz formatında sunduğu bir repertuarla, düzene başkaldıran türküler, hapishane türküleri ve özlem duyulan yeni bir yaşamın anlatıldığı bestelerle birbirinden özel eserlere imza atmıştır. Tülay German yabancı şarkıları Türkçe sözlerle söyler, yeni sahne aldığı bir dönemde daha tam olarak düzenlenmemiş haliyle Erdem Buri’nin yazdığı Türkçe sözlerle “Mutlu Günler” (Moskova Geceleri), “Ninni” ve başka türküler söylerken gergindir. Sahnedeki ilk gününde ön sıralardaki dinleyici adam: “Biz sizden İngilizce parçalar dinlemeye geldik,” diye bağırır. Bunun üzerine Tülay German, başta sabretse de sonrasında dayanamaz ve “… Ben Amerikan okulu bitirmiş bir İstanbulluyum. Ortada bir gariplik var. Ben sizlerin türkülerinizi söylemek istiyorum sizse Amerikan parçaları istiyorsunuz!.. Biraz tuhaf değil mi sizce?” der. Bunun üzerine alkışlar koparken, sahne aldığı bir hafta boyunca mekân dolup taşar.

Tülay German, Türkiye pop müziği tarihinde özel bir yere sahiptir. Müzik yaşamının ilk yıllarında Atıf Yılmaz’ın evinde Ruhi Su’dan ders almış, caz tarzını Türkiye müziğiyle harmanlayarak, Aşık Nesimi Çimen ve Aşık Ali İzzet’ten öğrendiği türküleri, çağdaş bir yorumla söylemiştir.

Tülay German’ın bu tarzı seçmesinde belki de usta müzisyen Ruhi Su’nın etkisi vardır. Gündoğar’a göre, Tülay German’ın Türkçe repertuara yönelimini sağlayan etken de Ruhi Su’yla tanışması olmuştur (Gündoğar, 2005: 144).

Balkan Melodileri Festivali

Tülay German, Tanju Okan ve Erol Büyükburç’un içinde bulunduğu ekip, 1964 senesinde Balkan Melodileri Festivaline katılır. Keşanlı Ali Destanı’ndan bir derleme, “Burçak Tarlası”, “Mecnunum Leylamı Gördüm” ve “Yarının Şarkısı” ile katıldığı bu festivalde birinciliği elde eden Tülay German, uluslararası dergilere kapak olan ilk Türk müzisyen olur.

Tülay German’ın Balkan Melodileri Festivali’nde Burçak Tarlası’nı söylemesiyle ve Burçak Tarlası’nın bu festivalde ödül almasıyla birlikte, Türkiye’de şarkı konuşulmaya başlanır. “Halk türkülerini Batı sazlarıyla yorumlama” bu başarıyla birlikte yaygınlaşır. Eleştirmenlerin bu festivalde en beğendiği şarkıcı seçilip, dönemin meşhur popüler dergisi Arena’ya kapak olur ve Türk Pop müziğinde ilk hit olarak kabul edilen Burçak Tarlası 45’lik plağını doldurur.

Burçak Tarlası

Balkan Melodileri Festivali’nde Burçak Tarlası’nın başarısının bilindiği bu yıllarda, çoğu İstanbul grubu art arda Burçak Tarlası tarzında müzik yapmaya başlar. Tülay German’ın protest duruşu ve şarkılarında folk müzik öğelerini kullanması, siyasi nedenlerden dolayı 1966 yılında Türkiye’den ayrılmasına sebep olur. Ancak bu ayrılış sayesinde, Tülay German dünya sahnesinde kendine bir yer bulur ve müziğini Fransızca gibi başka dillerde de kaydetmeye başlar.

Çok sevilen Burçak Tarlası hakkında Tülay German, ilk kez seslendirdiğinde türkünün çevresi ve dinleyiciler tarafından yadırgandığını dile getirirken, türkünün hikâyesini şöyle anlatır:

“Şehirden bir kız, köyden yağız bir delikanlıya tutuluyor. Evlendikleri gün, oğlanı askere alıyorlar. Yeni gelin, sabah ezanıyla kalkıp, bütün gün tarlada çalışıp burçak yolmakta. Tarlanın sahibi ağa da güzel gelini seyretmekte… Kız, ellerine dikenler batarak burçağı yolarken, bir yandan kocasını askere alan zaptiyeye ‘ömrün tükene’ diyerek inkisar ediyor, bir yandan da ‘deyyus’ dediği ağaya tavır koyup, ‘Eğdirme fesini… Evini başına yıkar da giderim,’ diyor. 

Tülay German, bir başka konuşmasında da Burçak Tarlası’nın kendi dünyasında temsil ettiği durumu şu sözlerle açıklar:

“Çevrem, annem dahil, kocalarının paralarıyla yaşayan ve elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan, şık ve gailesiz İstanbullu hanımlarla doluydu. Burçak Tarlası türküsündeki kadın ise çalışmaktaydı. Ağa için, ‘Bakın şu deyyusun kaç tarlası var!’ dediğine göre, belki farkında bile olmadan, büyük bir doğallık içinde politik bir bilince sahipti. Yine ağaya ‘Kalkar da giderim. Evini başına yıkar da giderim!’ dediğinde ise, bence kurulu düzene başkaldırmaktaydı. Bu, ağaya tavır koyan Anadolulu gelin, zaten çocukluğundan beri asi bir karaktere sahip olan bana, çok yakın gelmişti.”

Burçak Tarlası sözleri sansürle karşılaşır ve yapımcıları tarafından deyyus yerine adam, zaptiye yerine kaynana sözleri eklenerek Tülay German’dan türküyü böyle söylemesi istenir. Bunu plağında yeni sözleriyle seslendirmek zorunda kalan Tülay German, sahne performanslarında sansürlere uymaz ve türküyü orijinal sözleriyle söylemeye devam eder.

İşte Burçak Tarlası bu sebeplerden Tülay German’ın bir başkaldırısıdır. Türkiye’de büyük üne kavuşarak çeşitli müzisyenler tarafından da ilgi gören bir türkü olmuştur. Tülay German ise politik olarak duruşunu her fırsatta ortaya koymuş, feminist bilince sahip bir kadın müzisyen olduğunu şu sözlerle de göstermiştir:

“İzmir’den döndüm!.. Her şey bitti. Değil beş tane, bir tek çocuk bile doğurmayacağım. Canım isterse yarı belime kadar açık, kıpkırmızı elbiseler giyeceğim. Kimsenin ismini mismini taşımak istemiyorum. İstediğim yerde, istediğim şarkıyı da söyleyeceğim. Yemek de yapmayacağım. Her gece iki saat Atilla –veya başka Atillalar; Cengiz de Atilla, babam da Atilla, Bülent de Atilla, her erkek bir Atilla– uyusun da rahat edeyim diye banyoda ayakta sözde çorap yıkamayacağım.

Daha yirmi yedi yaşındayım.

Yaşayacağım.” 

Burçak Tarlası ve Tülay German’ın sizler için seçtiğimiz diğer eserleri için Yeni Bir Tarih içeriklerinde bahsettiğimiz olaylardan derleyerek oluşturduğumuz listeyi dinleyebilirsiniz. Spotify listemizi buradan takibe alabilirsiniz.

Kaynaklar: